28 Ağustos 2014 Perşembe

Bir Garip Zombi Hikayesi (TANITIM)


 Merhabalar! Uzun zamandır üstünde çalıştığım hikayemi yayınlamaya başladım. Adından da anlaşılacağı gibi 
konusu; zombiler. 


Amerika'da ortaya çıkan virüs dünyanın yarısına bulaşmış durumda. Türkiye'ye yeni ulaşıyor fakat devlet alarm vermiyor. Amerika, virüsün bulaştığı tüm ülkelerle gizli bir anlaşma yaparak bu felaketin bilinmesini engelliyor. Bu virüsü yok edeceklerini düşünüyorlar ve insanların endişelenmesini istemiyorlar. Fakat sonsuza dek gizli kalamayacak. Gizlenmiş felaket, dünyanın sonu olabilir mi?
Hikayemi buraya tıklayarak okumaya başlayabilirsiniz :)


Okumanız ve yorum yapmanız dileğiyle!


Sizde zombi konulu hikayeler yazıyorsanız tanıtımını sitemizde yapmak için mesaj atabilirsiniz.
Teşekkürler!


2 Temmuz 2014 Çarşamba

Peki Ya Zombiler İnsana Dönüşürse?



The Walking Dead ile sinema severlerin ilgi odağı haline gelen zombilere şimdi de BBC el atıyor. In the Flesh İngiliz kanalın ilk kıyamet sonrası senaryoları konu alan dizisi değil ancak bu hikaye diğerlerinden çok farklı.
In the Flesh’te zombi salgını Gönüllü İnsan Kuvvetleri tarafından bastırılmış ve salgından etkilenen insanlardan bazıları hapsedilmiş veya öldürülmüş. Geri kalanlar ise Norlfork’da kurulan tedevi merkezlerinde tedavi edilerek topluma geri kazandırılmış.
Dizi “Uyanış” olarak adlandırdıkları bu süreçten dört yıl sonrasını ele alıyor ve hâlâ tedavi gören birçok insan var. Dizinin odağında bulunan kahraman Kieren Walker da topluma geri kazandırılan insanlardan biri ancak geri dönüş yolunda kafasına takılan birtakım soruların yanında reddedilme korkusu var. Ailesi ve kasaba halkı diğer birçok kişi gibi onun da geri döneceğinden umudu kesmişken geri dönmesiyle birlikte ilginç ve bir o kadar da tarif edilemez duygulara kapılırlar.

Eğer buraya kadar okuyup diziden çok etkilendiyseniz ve “Ben bu diziyi takip ederim.” dediyseniz size bir adet biraz iyi bir adet de kötü haberim var:

Kötü haber şu: Dizi 1. sezonun 3. bölümünü yayınladıktan sonra yayından kaldırıldı.
Biraz iyi haber ise şu: Her bölümün süresi bir saat.

Yani In the Flesh’i kıyamet sonrası senaryolarından üç saatlik bir belgesel gibi izleyebilirsiniz.


Şaşıtan Zombi Deneyi



Amerika'da bilim adamları inanılmaz bir olaya imza attı. Uzmanlar laboratuvarda bir köpeğin
damarlarında dolaşan bütün kanı boşalttı. Daha sonra da dirilttiler. Nasıl mı? Yüzyıllardır insanlığın en çok hayalini kurduğu, aynı zamanda en karanlık kabuslarına giren
"zombiler" gerçek oluyor. Amerika'nın Pittsburgh kentindeki "Safar Araştırma Merkezi" ndeki
bilim adamları, köpekleri klinik olarak öldürdükten 3 saat sonra canlandırabildiklerini açıkladı.

Ancak tüyleri ürperten bir korku filminin repliklerine benzer bu açıklamanın altında, insanlık için
verem tedavisi veya çiçek aşısı gibi önemli bir gelişme yatıyor.Kan kaybından ölmek tarih olacak
"Suspend Animation (Uzatılmış canlandırma)" denilen bu teknikte, uzmanlar köpeğin damarlarında
dolaşan bütün kanı boşaltı. Ve damarlar soğuk ve tuzlu suyla dolduruldu. Nefes almayan, kalbi
atmayan ve tüm beyin fonksiyonlarını yitiren köpek, klinik olarak ölmüş oldu.


Normalde 37 derece olan vücut ısısı da 7 derece kadar düştü. 3 saat sonra tuzlu su boşaltılarak,
köpeğin kendi kanı damarlara enjekte edildi. Elektroşokla kalbi çalıştırılan köpek, kısa süren
ölümün ardından tekrar hayata döndü.

Enstitüdeki bilim adamları insanlar üzerindeki çalışmalarına da başlamış. Böylece kan kaybeden
hastaların hemen "dondurulacağını", daha sonra uygun bir zamanda yeniden canlandırabileceğini söylüyorlar. 


1 Temmuz 2014 Salı

Zombi Filmlerinin Kısa Tarihçesi


Brad Pitt’in, insanları zombilere çeviren virüse derman aradığı “Dünya Savaşı Z” çoğunuz izlemişsinizdir. Bu filmden hareketle 1930’lardan beri sinemadan hiç eksik olmayan zombileri inceledik.

Zombiler, yani yaşayan ölüler, sinemada ağır ağır yürüyüp, “Arrrrgggg” gibi bir ses çıkarıp boş boş bakmak suretiyle dehşet saçmayı sürdürüyor. Tabii ki en başta korku türünde ama bilim kurgu, felaket, komedi ve aşk, evet aşk filmlerinde de zombileri görürseniz olgunlukla karşılayın.


Sinemada çok az şeyin bir başlangıcı kesinlikle ifade edilebilir ama modern sinema zombilerinin resmi kayıtlara geçmiş, herkesin bağrına bastığı  bir büyükbabası var: George Romero. Amerikalı yönetmen 1968 yapımı, düşük bütçeli, korku sinemasının klasikleri arasında kabul edilen siyah beyaz “Yaşayan Ölülerin Gecesi” ile zombilerin modern anlamda tanımını yaptı. Üzerine etiket gibi yapıştığını söylediği zombi filmlerinin unutulmaz yönetmeni sıfatıyla Romero, en sonuncusu 2009’daki Survival of the Dead olmak üzere altı zombi filmi çekti.


Korkutucu ve politik
İlk filme dönersek, öncelikle bir mezarlıkta tanıştığımız zombiler bir 
eve sığınan bir grup insana saldırıyor, onların yakın zamanda ölmüş, kurbanlarının etini yiyen ölüler olduklarını öğreniyorduk ama filmde zombi kelimesi geçmiyordu. Kelime geçmese de, sapına kadar zombi olan ‘yaşayan ölüler’, Romero tarafından çekilen filmlerde modern zamanla
ilgili tespitlerin ve yergilerin aracı oldular, anlamsızca etrafta ayak sürümediler yani...
İlk filmde NASA’yla ilgili bir radyasyonla ortaya çıkıyorlardı,
yani soğuk savaş dönemi Amerikan politikalarının ürünüydüler. 1978 yapımı ikinci Romero zombi filmi “Dawn of the Dead”de tüketim toplumunun yaratıklarıydılar, nitekim olaylar bir AVM’de geçiyordu. Son dönemdeki  2005 yapımı “Land of the Dead”de de zombileri insanlardan ayıran kale gibi şehirlerde geçen hikaye, terör tehdidi ve 11 Eylül sonrası Amerika’sıyla paralellikler içeriyordu.


Avrupa zombileri
Avrupa zombilerine gelince Amerikan sinemasının gerisinde kalmadı elbette. Birini öne çıkarmak gerekirse, seçimimizi 1979 tarihli İtalyan filmi “Zombie”den yana yapmak yerinde olur. Film, ünlü korku yönetmeni Lucio Fulci’nin imzasını taşıyor, içerdiği kan ve vahşet miktarını tahmin etmek için afişine bakmak yetiyordu.

Kanlı zombi filmi deyince, sonradan “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesini çekerek sektörün dev isimlerinden birine dönüşecek Peter Jackson’ın
1992 yapımı “Braindead”ini es geçmek mümkün değil. Gelmiş geçmiş en kanlı film gibi bir namı olan “Braindead”,
bir maymun tarafından ısırılıp zombiye dönüşen bir kadınla ilgiliydi; bu sırada mizahı da hiç ihmal etmiyordu.


Mezarlık eski moda kaldı
Zombileri Romero’nun asla kabul etmediği ve “Onlar ölü değil, dolayısıyla zombi değil!” diye
isyan ettiren; onları bir virüsün dönüştürdüğü et yiyenler haline getiren filmler ise özellikle 2000 sonrası zombi filmlerinin büyük bölümünü oluşturdu, mezarlık neredeyse eski moda kaldı. 

Bu tür filmlerden en ünlülerinden biri İngiliz yönetmen Danny Boyle’ın “28 Gün Sonra”sı şüphesiz. Filmde, hastaneden çıktığında hemen hemen herkesin bir virüs yüzünden zombilere dönüştüğünü fark edip dehşete düşen Jim’in (Cillian Murphy) peşine düşüyorduk. Ancak Boyle’ın hızlı hareket eden vahşi ve zekice zombilerinden kaçmanın Romero’nunkilerden kat be kat zor olduğu da kesin. 

“28 Gün Sonra”dakilere benzer, hızlı hareket eden, zombi ile vampir arasında yaratıklar bilim kurgu türündeki “Ben Efsaneyim”deki Will Smith’in de kâbusu oldular. Halbuki Romero bir yere kadar “ölü olmalılar” diye ısrar etmekte haklı, zombi kelimesinin kökenleri, Haiti kültüründe “ölü birinin ruhu” kelimesine dayanıyor ne de olsa.


MIlla JovovIch’e bitmeyen zombi avı
Zombi filmi serilerinden “Ölümcül Deney” prestij anlamında olmasa da uzun ömür anlamında öne çıkıyor. Başroldeki Milla Jovovich, bilgisayar oyunu uyarlaması seride zombilerin korkulu rüyası olmaya 2002’de başladı. Şimdilik beş filmdir de virüsten etkilenerek zombiye dönüşmüş sayısız insanı avladı. Gişede başarılı olmayı sürdüren seri Jovovich’i de aksiyon yıldızı kadın oyuncular denen az sayılı kulübe şeref üyesi olarak dahil etti.


En pespaye zombiler: ‘Redneck’ zombiler
Zombi filmlerinin iyisi de var kötüsü de... Ama herkesin kötülüğünde birleştiği zombi filmlerinden biri 1988 yapımı “Redneck Zombies”. “Tütün çiğneyen, bağırsak dişleyen, cehennemden gelen yamyam akrabalar” şeklindeki tanıtım cümlesi bile yeterince fikir veriyor.

Zombiden sevgili
Bu sezonun filmlerinden “Sıcak Kalpler”, bir tarafı zombi bir tarafı insan bir aşk hikayesiyle zombilere yepyeni bir rol kazandırdı: “Romantik erkek”. Isaac Marion’ın aynı adlı romanından Jonathan Levine tarafından uyarlanan film bir zombinin bir insana âşık olmasıyla başlıyordu. Film olayları zombinin gözünden anlatmasıyla pek alışıldık değildi.


Zombilerle korktuk, zombilerle güldük
Son dönemde zombilerle gülmeye çok alıştık. Öncesi var elbette ama sinemaseverlerin gündemine zombi komedilerini taşıyan film, 2004 yapımı İngiltere kökenli “Shaun of the Dead” oldu. “Spaced” adlı televizyon komedisinin yıldızı, şimdilerin Hollywood filmi yan rolleri komiği Simon Pegg, filmin adında geçen karakter Shaun’u canlandırıyordu. Edgar Wright’ın yönettiği filmde, ‘ölülerin Shaun’u zombi kıyametinde hayatta kalmaya çalışıyordu. Filmin unutulmaz sahnelerinden birinde Shaun ve Nick Frost’un canlandırdığı yakın arkadaşının plakların zombi devreden çıkarmada etkili olduğunu keşfetmesinin ardından plak kutusuna dalıp “Stone Roses olmaz o albümü seviyorum, Dire Straits mi salla gitsin!” diyerek favori olmayan plakları zombilerin kafasına yolluyorlardı.

Diğer bir ünlü zombi komedisi 2009 tarihli “Zombieland” ise zombilerden kaçan bir ekibin hikayesini konu alıyordu. Filmin sürpriz esprilerinden biri ise saklanmak için Bill Murray’nin evine giren kahramanların Murray’yi önce zombi sanmaları sonradan rahat rahat golf oynamak için zombi rolü yaptığını keşfetmeleriydi.


Romero’dan önce...
Romero’nun öncesi de vardı elbette. Victor Halperin’in 1932 tarihli “White Zombie”si mesela. Filmin aynı zamanda
ilk uzun metrajlı zombi filmi olmak gibi
bir sıfatı var. Filmde vodoo büyüleriyle  beyinleri kontrol edilen ölüler etrafta fink atıyor ve elbette rahatsızlık veriyorlardı.




(Milliyet.com'dan alıntıdır.)



26 Haziran 2014 Perşembe

Okuyucularımıza Teşekkürler


 Uzun zaman paylaşım yapamadık ama bu süre zarfında bizleri yalnız bırakmayan, sitemizi takip eden tüm takipçilerimize bir teşekkürü borç biliriz. Paylaşımlarımıza büyük bir hızla başlıyoruz. 
Takipte kalın!





5 Nisan 2014 Cumartesi

-DUYURU-


  Uzun zamandır bazı sebeplerden dolayı paylaşım yapamadım. Bunun için siz değerli okuyuculardan özür diliyorum. Hazırlık, çeviri işlemleri bittiğinde paylaşımlar başlayacaktır. Lütfen emeğe saygı açısından paylaşımlara yorum yapınız ve paylaşınız, böylelikle daha büyük bir hevesle daha çok paylaşım yapabiliriz.  Takipte kalın!


  Teşekkürler,

-Serhat Can-

15 Şubat 2014 Cumartesi

Tüm Zombi Dizileri

 Bir korku sineması klasiği olarak zombi; yavaş yürüyen ve öldürülmesi kolay olduğundan belki de, çoğu insanın korktuğu bir yaratık olmasa da yıllardır popülerliğini korumakta. Vampirler, kurt adamlar, cadılar televiyonu istila etmişlerken, zombiler de geri durmadı;  bu klasik temaya sıcak bakan yapımcılar sayesinde onlara da bir şans tanında. Biz de sizin için son on yılda ekranlarımza gelen zombi temalı dizileri şöyle bir derledik.


1. The Walking Dead


İçlerinde en bilineni olma özelliğini taşıyan dizi,  uzun süre komada kalan Şerif Rick Grimes’ın (Andrew Lincoln), komadan uyandığında tüm dünyanın bir zombi saldırısı altında olduğunu öğrenmesi ve ailesini bulmak için yollaara düşmesi ile açılış yaptı. Hikayenin ilerlemesiyle dizi daha çok hayatta kalma mücadelesi veren, “Öl ya da Öldür!” ilkesini sindirmeye çalışan ve gün geçtikçe verdiği kayıplar sebebiyle acımasızlaşan bir grup insanın yolculuğunu anlatan bir yapım haline geldi. Çizgi Roman ile hikaye oldukça örtüşüyor olsa da dizi, çizgi roman kadar sert değil. Ayrıca dizide yer alan bazı karakterler çizgi romanda yok, örneğin Norman Reedus tarafından
canlandırılan Daryl Dixon karakteri çizgi romanda bulunmuyor. İlk sezonda yardımcı karakter
olarak dizide yer alırken o kadar sevildi ki 2. Ve 3. Sezonlarda dizinin ana karakterlerinden biri haline geldi.

   İlk sezon şehrin yakınlarında bir kamp kuran grup çok geçmden aylaklar tarafından saldıraya uğrar ve orayı terk etmek zorunda kalırlar. 2. sezon Rick'in oğlu Carl'ın vurulması ile tesadüfen bir çiftliğe giderler. İlk sezona göre daha durgun geçsede kayda değer bir sezon finali yapabildiler. 3. sezon bir hapishaneye yerleşen grub aylaklardan daha ciddi bir tehlikeyle karşılaşırlar.Vali adındaki bir adamın gruba bulaşması dizinin gidişatını büyük ölçüde değiştirdi. Ayrıca 3. sezon gerek  heyecan, gerekse dram konusunda en yoğun yaşandığı sezondu. 4. sezonun yarısına kadar hapishanede kalmayı başaran grup bitti sandıkları Vali tehlikesiyle tekrar karşılaşırlar.Bu sefer Vali hem hapishaneyi yerle bir eder, hemde grubun parçalanmasına neden olur.

2. In The Flesh

In the Flesh oldukça sıradışı bir zombi dizisi. BBC 3 kanalında yayınlanan bu dizide konumuz hayatta kalmaya çalışan insanlar değil; tedavi ve rehabilitasyonlarının ardından ailelerine geri dönmüş, topluma uyum sağlamaya çalışan zombiler. Kieren, “The Rising” denen günde pek çok kişi ile birlikte ölümden dönen bir zombi. Devlet bir tedavi buluyor, yürüyen ölüler hergün aldıkları ilaçlarla normal birey haline gelmeye başlıyorlar. Ve Kieren’da ilaç tedavisi ve terapinin ardından iyileştiğine inanıldığında ailesine geri gönderiliyor. 

 Ancak büyük şehirlerde tedavi görmüş zombilerin topluma kazandırılması her ne kadar hoş karşılanıyor olsa da; zombi istilası sırasında çok zarar görmüş ve kendi kendilerini korumaya alışmış küçük kasabalarda durum hiç de öyle değil. Halk, “canavar”, “şeytan” olduğuna inandığı zombilere karşı büyük bir kin gütmekte ve bu sebeple Kieren’da saklanmak zorunda kalıyor.
Zombi temasına rağmen In the Flesh aslında daha çok topluluklardaki linç psikolojisi, farklı olanın dışlanması,  ayrımcılık ve nefret suçları gibi sosyolojik konulara değinen oldukça derin bir dizi. Yakında sitemize yüklenecektir.

3. Bite me!

Machinema tarafından hazırlanan ve yayınlanan bu web serisi maalesef ülkemizde çok bilinmeyen ama oldukça başarılı (ve de eğlenceli) bir zombi dizisi. 2 sezonda toplamda 15 bölüm yayınlandı; bölüm uzunluklarının 19 dakika civarında olduğu da düşünülürse tadı damakta kalan bir yapım da diyebiliriz “Bite Me” için.

3 bilgisayar oyunu fanatiği arkadaş, Los Angeles’ta yaşanan bir zombi istilasında hayatta kalmak için oyunlardan öğrendiklerini kullanmaları gerektiğinin farkına varır ve hayatlarında ilk kez öne çıkma fırsatı bulurlar. Bilgisayar Oyunu tadındaki bu dizideki elbetteki  büyük prodüksiyonlardaki gibi bir görsel efekt, makyaj vs. beklememek gerekiyor; bu diziyi eğlenceli kılan yapılan göndermeler; modern zaman yıldızlarından tutun da, klasik korku filmlerine, türlü çeşit bilgisayar oyununa pek çok gönderme bulunuyor dizide. Dizi severler kadar, gamerların da ilgisini çekeceğine inanıyoruz. Ne yazık ki Türkçe altyazı şimdilik yok.

4. Dead Set

Dead Set; İngiliz e4 kanalı yapımı beş bölümlük bir mini dizi. Big Borther (bizdeki adıyla Biri Bizi Gözetliyor) Yarışması’nın eleme gecesi ile başlıyor dizi. Big Brother Evinde yaşayan yarışmacılar hiçbir şeyden habersizken dünya bir zombi istilası ile karşı karşıya geliyor, set ve çevresi de bu durumdan etkileniyor elbette ve ortalık karışıyor. Hikaye ilerledikçe hayatta kalan bir avuç insan olduğunu, bunların büyük kısmının da bu evde olduğunu öğreniyoruz, zombilerin eve daha da çok yaklaşmasıyla ise aksiyonun dozu artıyor ve finale kadar hiç azalmıyor.

2008 yapımı dizide zombiler alışık olduklarımız gibi yavaş yavaş yürümüyor, 28 Gün Sonra filmlerindeki gibi çok daha hızlı hareket etmekteler. Ayrıca diğer dizilerin aksine bu dizi biraz daha “yetişkin” içeriğine sahip; vahşet sahneleri ile 18 yaş üzerindeki izleyiciye uygun bulunmuş. Zombiler üzerinden toplum eleştirisi yapan (aslında biraz da göze sokan) Dead Set sonlara doğru kara komedi kıvamına gelmekte. Buradan izleyebilirsiniz.

5. Death Valley

Listemizin en matrak dizisi sanıyoruz Death Valley. Çünkü bu dizide sadece zombiler yok! Vampirler, kurt adamlar ve zombiler normal hayatın bir parçası oluyorlar ve hatta bu doğa-üstü yaratıkların yol açtığı sorunlara karşı bir polis birliği kuruluyor; Undead Task Force (Ölümsüzlerle Mücadele Birimi) İşte biz de bu dizide Los Angeles’ta Undead Task Force’un maceralarını onlar hakkında program yapmaya çalışan bir televizyoncunun gözünden izliyoruz. Korku ya da dramadan daha ziyade, komedi (yer yer parodi, yer yer kara komedi belki de) türündeki bu MTV dizisi 12 bölümlük ilk sezonunun ardından maalesef iptal edildi. Yakında sitemizden Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz.



Zombi İstilası İçin Gerekli Virüsler

         

            ZOMBİLERİN İSTİLASI İÇİN 5 BİLİMSEL SEBEP!



Kültürümüz, zombilerle ilgili binlerce hikaye ile doludur. İnançlarımızdan, çizgi roman kitaplarına, romanlara, oyunlara, hikayelere, şehir efsanelerine kadar... Ancak zombi kıyameti gibi birşeyin gerçekleşmesi mümkün değildir, değil mi?

                                          Evet?
Aslında, evet. Oldukça mümkündür. Size bunun bilimsel olarak gerçekleşebileceği beş farklı yoldan bahsedeceğiz.





5 - Beyin Parazitleri 

Nerde görmüştük?
Resident Evil IV'te...

Peki bu nedir?
Parazitlerin kurbanlarını beyinsiz, zombi-vari kölelere çevirmeleri doğada çok sık rastlanan birşeydir. Toxoplasmosa gondii adlı bir parazit de bize bunun ne kadar korkunç bir şey olabileceğini gösteriyor.

Bu bakteri farelere bulaşıyor ancak, sadece kedilerin bağırsaklarında çoğalabiliyor. Parazit, farenin kedinin içine girmesinin kendi soyunun devamı açısından önemini biliyor ve farenin beynini kontrol etmeye başlıyor. Fare tüm hayat fonksiyonlarını hayatını değiştirecek tek bir farkla aynen sürdürüyor. Bu fark da şu: fare kedilerin kokusundan kaçmayı bırakıyor, hatta kedilerin yaşadıkları yerlerde daha fazla dolanmaya başlıyor. Parazit bu şekilde fareleri kedilere yem yapıp daha fazla kediye ulaşmayı ve daha fazla üremeyi başarıyor.

Bu etkinin sadece farelere özgü olabileceğini düşünmüyorsunuz değil mi?

Zombilere nasıl sebep olabilir?
Peki size yukarıdaki bakterinin dünyadaki insan nüfusunun yarısının vücudunda bulunduğundan ve kimsenin bunun farkında olmadığından bahsetsek? Siz de onlardan biri olabilirsiniz!                                              


Ayrıca araştırmalar hakkında şunu söylemeyi unuttuk: Bu bakteriye sahip insanların karakterlerinin değişmesi ve çıldırma ihtimalleri daha yüksekmiş.

Bunun zombi kıyametine dönüşme olasılığı?
İnsanlar ve fareler çok da farklı değillerdir (genetik açıdan); bu yüzden ilaç araştırmalarında ve genetik ile ilgili çalışmalarda zaten fareleri kullanırlar. Bir zombi kıyameti için tek gereken de Toxoplasmosa'nın biraz daha evrimleşmiş hali olabilir. Düşünsenize dünyanın yarısı bir anda kendini korumak ve mantıklı düşünmekle ilgili temel bir içgüdüsünü yitirse? Yani şu ankinden bile daha azını kastediyoruz :)

Eğer kendinizi böyle bir parazitin gelişmesinin binlerce yıl sürebileceği düşüncesi ile rahatlatıyorsanız, tüm dünyada geliştirilen biolojik silah projelerini unuttunuz sanırım. Bu projelerin amacı zaten bu tür parazitler ve virüsler geliştirmek.


Şimdi siz bu durumda kurbanların hiç ölmediği için zombi tanımına girmediklerini savunabilirsiniz ancak sizi temin ederim ki, onlarca parazit kurbanı bilinçsizce pencerenizden içeriye girmeye çalıştığında kavramların pek önemi kalmayacaktır.




4 - Nörotoksinler

Nerde görmüştük?
The Serpent and the Rainbow, Resident Evil V bilgisayar oyunu.

Peki bu nedir?
Bunlar vücut fonksiyonlarınızı, bir doktor için bile (belki çok iyi bir doktor için değil) ölü sayılacağınız bir noktaya kadar yavaşlatabilen zehirlerdir. Bir Japon balığının (fugu) zehrinin bunu yapabildiği bilinmektedir.

Kurbanlar bu durumdan alkaloid çeşitleri kullanılarak uyandırılabilir. Ancak bu onları eski halllerine döndürmez. Hafızalarını yitirmiş, yemek, uyumak, inlemek ve kolları yukarıda çevrede dolanmak gibi sadece basit komutları yerine getirebilen birer zombiye dönüşürler.

Zombilere nasıl sebep olabilir?
Bunun olasılık tarafı artık tartışılmıyor çünkü yaşandığı biliniyor.

Bu tip olaylar Haiti'de yaşandı. Zombi kelimesi de zaten buradan geliyor. Bununla ilgili kitaplar var, en ünlülerinden ikisi de Dr. Wade Davis'in yazdığı Passage of Darkness ve The Serpent and the Rainbow. The Serpent and the Rainbow adlı film de buradaki bilimsel gerçekler üzerine kuruluydu.

Durumla ilgili resmi olarak kanıtlanmış bir olay da Clairvius Narcisse hakkında olandır. Kendisi bir Haitili'di ve iki farklı doktor tarafından da ölü ilan edilip 1962 yılında gömülmüştür. 18 yıl sonra ise adamı köyde dolanırken bulurlar. Sonradan anlaşılır ki bölgedeki bir Voodoo büyücüsü doğal yoldan elde ettiği bazı kimyasallar ile insanları zombiye çeviriyor ve onları şeker çiftliklerinde çalıştırıyordur.

Bir daha çayınıza ya da kahvenize şeker koyarken bunun bir zombinin ellerinden geçmiş olabileceğini hatırlayın :)

Bunun zombi kıyametine dönüşme olasılığı? Bir açıdan, zaten bu çoktan yaşandı! Ancak diğer taraftan şeytani bir dahi dünyayı yok etme planları içerisinde insanların çoğuna bir şekilde alkaloid verse bile onları agresif ya da yamyam yapacak bir yol yok.

Henüz!




3 - Gerçek Rage Virüsü

Nerde görmüştük?
28 Gün Sonra - 28 Hafta Sonra

Peki bu nedir?
Filmde, insanları beyinsiz birer ölüm makinesine çeviren şey bir virüstü. Gerçekte ise, beyinde oluşabilen bazı problemler aynı şeye sebep olabiliyor. Bunlar tabii ki bulaşıcı olmuyorlar. Ancak deli dana hastalığını hatırlarsınız. İneklerin omurgasına ve beynine saldıran bu virüs hayvanı beyinsiz bir saldırı makinesine dönüştürüyordu!

Ve insanlar böyle bir hayvanın etini yediklerinde ise...

Zombilere nasıl sebep olabilir?
Deli dana virüsü insanlara bulaştığında buna Creutzfeldt-Jakob hastalığı diyorlar ve belirtileri şunlar:

- Yürüyüşte değişiklik.
- Halüsinasyonlar.
- Kordinasyon problemleri (tökezlemek veya düşmek gibi)
- Kas seyirmeleri ve spazmları.
- Sürekli artan sayıklama ve akıl rahatsızlığı problemleri.

Hastalığa oldukça nadir rastlanıyor (tabii ki sandığımız kadar nadir olmayabilir) ve etkilenenlerin insanları ölümüne kovaladıkları ile ilgili bir bilgi yok (Henüz!).

Ancak bazı hastalıkların ve virüslerin Rage virüsüne benzer etkilere sahip olması bize şunu kanıtlıyor: Hergün Deli Dana ya da benzer bir hastlaığın evrim geçirip insanları zombilere çevirmesi oldukça muhtemel!

Bunun zombi kıyametine dönüşme olasılığı?
Şu an beyinsiz bir insanın durduk yere şiddet uygulamaya kalkması oldukça uzak ve anlamsız bir olasılık olarak görünebilir ancak bunun tek bir beyin kimyasalı (serotonin) ile gerçekleşebileceğini söylesek? Farelerde yapılan deneylerde farelerin kapalı kafeslerde birbirlerine delirmişçesine saldırdıkları görülmüştür.

Yani Rage virüsü için ihtiyacımız olan tek şey deli dana hastalığına ek olarak beynin bir tek kimyasalı bünyesine almasını engellemek! Ve dünya 28 Gün Sonra'dakinden farksız bir yere gelecektir...

Yani belki de adını Süper Deli Dana hastalığı koyacakları bir hastalığın kan yolu ile bulaştığını ve bir hastalıkla başka canlılara aktarıldığını düşünün. İşte size bir ısırıkla aktarabileceğiniz Rage türü bir virüs...

Tıpkı filmdeki gibi, tek bir ısırıkla en kötü zombi türüne dönüşebilirsiniz. 

Peşinizden koşabilecek, hızlı bir zombi!



















2 - Nörojenez

Nerde görmüştük?

Dünyanın pekçok yerinde yapılan araştırmalarda...

Peki bu nedir?
Kök hücre araştırmaları ile ilgili birşeyler duymuşsunuzdur mutlaka. Temel olarak kök hücreler ölü hücrelerin yerini alabilecek joker-vari hücreler. Olayı bizim gibi zombilere bağlayabilecek taraf ise şu: bu hücreler ölü beyin hücrelerini oluşturmakta da kullanılabilir.

Konunun nereye gittiğinin farkındasınız değil mi? :)

Zombilere nasıl sebep olabilir?
Tıp sizi beyin hasarı dışında pekçok durumda kurtarabilir. Organlarınızı çıkartabilir, bunları makineler ya da başka organlar ile değiştirebilirler ancak beyniniz öldüğünde artık dönüş yoktur değil mi?

Artık öyle olmak zorunda değil! Beyin travması geçirmiş hastaların beyinlerini yeni hücrelerle tekrar eski haline getirmeyi yapabiliyorlar. Hatta bu hastalar tekrar kalkıp gezebilecek hale gelebiliyorlar.

şimdi bunu ölü bir bedenin çürümesini engelleyerek, belki yapay bir kalp ve beyin ile vücut fonksiyonlarını sürdürecek durumda tutmak ile birleştirin. Çok uzun sürmediği sürece ölüleri geri getirebilmemiz mümkün olacak!

Bu harika bir haber değil mi? Reanimasyonla (işlemin adı bu) ilgilenen laboratuarlarınsa konuyla ilgili birkaç sıkıntısından bahsedelim. Beyin ölmeye dışarıdan içeriye doğru başlıyor. Dış katman, korteks, sizi insan yapan kısım. Böylece geriye sadece çok temel hareketleri yapmanızı sağlayacak ve temel içgüdüleri koruyacak kısım kalıyor.

Korteks hayatta kalmanız için gerekli değildir. Sizin yürümeniz, yemek yemeniz için beyin kökünüz yeterlidir. Tavukların başları kesildikten sonra etrafta dolanabilmelerini böyle açıklayabiliyoruz, bu arada başı olmadan en uzun süre hayatta kalma rekoruna sahip tavuk tam 18 ay kafasız yaşamış :)

Yani sonuç olarak, beyin hasarı olan bir hastayı alıp beyin kökünü, kök hücre yöntemi ile tekrar oluşturursanız, elinizde bilinçsiz bir şekilde ortalıkta dolanan bir insan olur. Düşüncesi veya karakteri, olmayan bu insanların sahip oldukları tek şey temel içgüdüler ve dürtülerdir.

İşte tam da aradığımız şey bu değil mi? Gerçek yaşayan ölüler bazı laboratuar deneylerinin sonuçları olarak orada bir yerlerde dolanıyorlar!

Bunun zombi kıyametine dönüşme olasılığı?
Düşünün... Dünyadaki tüm yasalar der ki tüm haklar ve sorumluluklar ölüm ile sona erer. Bedava iş gücü olarak kullanmak üzere beyinsiz köleler yapmak için tek gereken yeterli kaynağa ve ihtiyaca sahip birileri!

Birinin bunu denemesi için ne kadar süre geçmesi gerekiyor bilmiyoruz. Ancak yaşayanlara insan muamelesi yapmayanların ölüleri kullandığını öğrendiğimizde, şaşırmayacağımız kesin!
























1 - Nanobots

Nerde görmüştük?
Michael Crichton'ın Av(Prey) isimli romanında, PS2 oyunu Nano Breaker'da.

Peki bu nedir?
Nanobotlar kendilerini kopyalayan, siz farkında bile olmadan herhangi birşeyi inşa edebilen ya da yıkabilen mikroskopik robotlardır. Bu teknolojiye günümüzde çok büyük yatırımlar yapılıyor. Bilimadamları bir noktada nanobotların insanlığın sonu olacağının farkındalar ama bunun nasıl olacağını merak ettikleri için yaptıkları işe son veremiyorlar :)

Zombilere nasıl sebep olabilir?
Bilim küçük silikon bir çipi bir virüse bağlayarak, ilk nano-cyborg'u yarattı bile. Buldukları ilk şey de, cyborgların bünyelerinde bulunduğu canlı öldükten aylar sonra bile yaşamaya devam ettikleri oldu. Araştırmaların ilk aşamalarında ile nano teknoloji ile uğraşan bilim adamlarının bir zombiyi yaratmaya ne kadar yaklaştıklarına bakın. Yaptıkları işi (dünyanın sonunu hazırlamak) iyi biliyor olmalılar :)

Araştırmalara göre, bir on yıl içerisinde beyninize girip hasarlı nöron bağlantılarını yeniden kurabilecek nanobotlar yapılabilecek. Evet, nanobotlar zihninizdeki kopuk bağları birleştirirken ne ters gidebilir ki?

Bunun zombi kıyametine dönüşme olasılığı?
Birgün beyninizde nanobotlar olacağını garanti edebiliriz. Bunların siz öldükten sonra da çalışmaya devam edecektir. Yani beyninizdeki çürüyen hücrelerin yerini alıp sizin kaslarınızı ve eklemlerinizi kontrol edebilirler ve bunu tüm vücudunuz çürüyene dek yapabilirler.

Nanobotlar kendilerini çoğaltabilecek şekilde programlanacaklardır ve vücudun sahibinin ölümü onun da ölümü olacak demektir. Kendi varlıklarını sürdürebilmek için kendini yeni bir bedene aktarmak isteyecektir. Bu yüzden nanobot zombisi sağlıklı bir kurban bulup ısırmak isteyecek ve kan yoluyla aktarılan nanobot yeni yuvasında düzeni tekrar ele geçirmek için çalışmalarına başlayabilecektir. Yeni kurbanına geçen nanobot bu canlının korteksini devre dışı bırakıp beyin kökü ile birlikte kontrolü ele alabilecektir. Böylece dünya sürekli genişleyen beyinsiz insanlar ordusu ile dolacaktır.

Kimseyi paniğe sürüklemek ya da komplo teorisi oluşturmak için bunu söylemiyoruz. Ancak gelecekte birgün kontrolden çıkmış nanobot salgınlarının insanlığın sonu olabileceği aşikar!


En iyisi mi siz şimdiden hazırlanmaya başlayın, zombilerin istilası yakın!


Türkler Aslında Zombi!

 Biz Türklerin Gerçekte Zombi Olduğunun 18 Üzücü Kanıtı

Biz Türkler aslen zombiyiz. Valla bak, yemin olsun. İnanmıyor musun? Bu listeyi okuyunca bana hak vereceksin.

Kurban bayramında kaçak kesim alanında  toplanan aceleci kardeşlerimiz

Drogba ya da Sneijder ülkeye ayak basmak üzereyken havaalanındaki Galatasaray taraftarları

Kötü giden bir deplasman maçında Beşiktaş tribünleri

Bayramda harçlık beklemeyi düstur edinmiş küçük ısrarcı kardeşlerimiz

Terk ettiğimiz sevgilimiz

Kötü gidişat sebebiyle tesisleri basan Bursaspor taraftarları

Durduk yere bize müdahale eden polis memuru

Sınıfa elimizde yiyecekle girdiğimizde arkadaşlarımız

Sabah işe giderken yollardaki vatandaşlarımız
tumblr_mfz1p8hx871r1mtsdo1_500


Kuşbakışı Eminönü

Kırmızı ışıkta durduğumuzda camımıza yapışan satıcı, dilenci, cam silici, tinerci artık ne ararsan…

Metrobüs arıza yaptığında yollara düşen metrobüszedelerimiz

Justin Bieber konserine giden bir genç kızımız

Taksim’de yabancı uyruklu bir kadın görünce “faydalanmak” isteyen ayılarımız

Sokaktan az biraz güzel olan ve nefes alabilen bir kadın geçerken erkeklerimizin hali

İstiklal Caddesi’ne biber gazı kapsülü atıldığı anda oluşan görüntü

Yeni bir AVM açıldığında vatandaşlarımız

Şimdi inanıyor musunuz?